Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi tarafından düzenlenen canlı yayın programına katılan ve birçok kişinin “Mandıra Filozofu” filmiyle yakından tanıdığı Müfit Can Saçıntı ile mizah dolu bir söyleşi gerçekleştirildi. 

Moderatörlüğünü Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi psikiyatristi Dr. Arzu Dalmış’ın üstlendiği söyleşide Saçıntı, “Ortada mizah yapacak biri olmasa da acil açacağımız bir komedi filminin veya okuyacağımız bir mizah öyküsünün yüzümüzde yaratacağı gülümseme ile ruh sağlığımıza pansuman yapabiliriz” dedi. Bunun yanı sıra, gülmenin de kişiden kişiye değiştiğini, herkesin aynı şeye gülemeyeceğine dikkat çeken Saçıntı, şöyle konuştu: “İnsan anlamadığı şeye gülmüyor. Aynı şeyleri algılayamıyor, anlayamıyorsak anlamadığımız bir şeye gülmemiz imkânsız. Mesela doktorlar da bazen mesleki espriler yapıyor, buna gülüyorsunuz biz sadece bakıyoruz. Çünkü konuyu anlamıyoruz. Kuşak farkı da bunun içerisinde. Her kuşak aynı şeyleri anlayamadığı için aynı şeylere de gülemiyor” dedi.

“Mizah, acıyı aza indirgeme şansı veriyor”

Tarihte gülmenin ilk insanların zafer kazandıktan sonra bunu kutlamak ya da tehdit geçtikten sonra bunu çevrelerine haber vermek amacıyla kahkaha atmak olarak başladığı bilgisini veren Dalmış, günümüzde ise mizahın bir tür savunma mekanizması olduğunu, benliğin katlanılması güç durumlarda mizahı kullanılarak kendini korumaya çalıştığını aktardı. Kişilerin hayata gülerek baktığında aslında sorunların üstesinden gelebildiğini dile getiren Dalmış, “Mizah, başımıza gelen şeyleri kabul etme, duyduğumuz acıyı daha aza indirgeme şansı veriyor bize” diye konuştu.

Espriyi yapan kişinin mizahı kurgularken zihninde bunu bir süreçten geçirdiği açıklamasının yapan Dalmış, bu sırada gülen için de güldüren için de bilişsel mekanizmanın işlediğini aktardı. Mizahı oluşturan şeyin beklentinin dışında bir durumun ortaya çıkması olduğunu söyleyen Dalmış, şöyle konuştu: “Beklentinin uyuşmazlığı kuramına göre beyinin, önce beklentinin dışında çıkan olayı çözmesi gerekiyor. Buradaki sürprizi, çelişkiyi anlaması gerekiyor. Gülmek de güldürmek de bir düşünce ürünüdür. Güldüren için süreç şöyle işler; mizah materyali önce beynin frontal korteks dediğimiz bölümünde işlenir, muhakemesi yapılır, bağlantılar kurulur, izleyeni veya dinleyeni güldürebilmek için yaratıcılık kullanılır. Gülen kişi de bu düşünme sürecinde beynin yine frontal korteksi ile problemi çözüyor, esprideki sürprizi anladıktan sonra sinyali meye duygularımızı, tepkilerimizi düzenleyen yer olan limbik bölgeye gönderiyor. Buradan da mutluluk hormonu denilen dopamin, seratonin, endorfin salgılanıyor ve sonuçta vücut bunu bir kahkaha ile kutluyor. Bu kahkaya da yüz ve göğüs kasları da dahil tüm vücut eşlik ediyor.”

“Kara mizah, beynin akıldışılığa gülmece yoluyla isyan etmesidir”

Mizahın eleştirel boyutlarından birisinin de kara mizah olduğunun altını çizen Saçıntı, bazen acı olaylarda da gerçekleştiğini dile getirdi. “Kara mizah, beynin bir akıldışılığa gülmece yoluyla, mizah yoluyla isyan etmesidir” diyen Saçıntı, şunları söyledi: “Kara mizah akıl dışı olanı akıl içine çekme çakasından ibarettir. Onu akıl içine çekme çabasından ibarettir. Yani benim genel tanımım budur. Kara mizah dediğimiz şey de acı olaylar üzerindeki aksaklıkları, akıldışılıkları dile getirme, onu düzeltme çabasıdır.”

Mizahın başka vasıflarının da olduğuna dikkat çeken Saçıntı, konu acıklı bir durum olsa bile kara mizahın ofansif mizah ile bir ilgisinin olmadığı vurgusunu yaptı. Ofansif mizahın üstünlük kuramına yakın, insanların başkalarının kusurlarını görerek, insan kusurlarının üzerinden kendilerini üstün hissederek verdikleri tepki olduğunu dile getiren Saçıntı, “Yani İyi edebiyatçının iyi mizahçının gülmecesi birilerinin hele ki zayıfların aşağılanması üzerine kurulamaz. Mizah ciddi bir iştir. Biz bunu ciddiye alıyoruz, birileri de almıyor. Üstünlük kuramına dayanan, birilerini aşağılayarak, seyircinin kendisini üstün hissederek gülmesi ve bunu sağlamaya yönelik yapılan komedi komedidir, ama mizah değildir. İnsanları güldürdüğü için tabi ki değerlidir ama sanat ve mizah açısından değerli değildir” yorumunu yaptı.

“Cinsellik üzerine de kalite mizah yapmak mümkün”

Komedi ile mizahın aynı şey olmadığının altını çizen Saçıntı, günümüzde seyircinin demografik yapısından dolayı mizahın aksine komedi istediğini belirtti. 16-22 yaş arası gençlerin sinemada cinsellik ve küfür içeriklerini sevdiği için yapılan komedi filmlerinde bol küfürlü içeriklere yer verildiğini ifade eden Saçıntı, şunları söyledi: “Sinemada seyirci, ana kitle ergenler. Dağıtımcılar gençler sinemada cinsellik, küfür sever diyor. Ergenlikte, gençlikte hormonlar bir başka tavan yapıyor. Yapımcılar ve dağıtımcılar alınabilir ama adı bu. Bir istismar diyelim. Gençliğin hormondan doğan cinsel merakını, cinsel açlığını kullanarak para kazanma eğilimi. Cinsellik üzerine mizah yapılabilir. Burada istismarı biraz sakıncalı ve eleştirdiğimiz kısım. Yoksa cinsellik üzerine de kaliteli mizah yapmak, kaliteli komedi yapmak mümkün. Ama bizim eleştirdiğimiz sadece gençlerin libidosunu, hormonlarını sömürerek para kazanma amacıyla yapılan, biraz kaba olan mizah.”

Komedide küfür ve cinsellik temalarını değerlendiren Dalmış ise, cinsellik ve saldırganlığın bireyin temel dürtülerinden olduğunu, bunları ifade etmenin zor olduğunu, kişinin mizah aracılığıyla cinsellik ve saldırganlık dürtülerini yumuşatarak daha kolay ifade edebildiğini dile getirdi. Dalmış, “Gençlerdeki agresif ve libidinal enerjinin mizah yoluyla açığa çıkışı biraz daha kolay oluyor. Hatta yapılan bir çalışmada yetişkinlere göre ergen bireylerde cinsellikle, saldırganlıkla ilgili esprilerin çok daha fazla yapıldığı görülmüştür. Çünkü o dönem libidonun yani cinsel isteğin ve enerjinin arttığı bir dönemdir. Freud’un da dediği gibi cinsellik ve saldırganlık dürtülerindeki sıkışmış olan enerji mizah aracılığı ile boşaltılmaya çalışılır. Yani mizahın böyle bir fonksiyonu da var. Buradan küfürlü film iyidir, güzeldir anlamı çıkmıyor elbette” dedi.

Kahkaha ile terapi iyileştiriyor

Gülme sırasında mutluluk hormonlarının da salgılandığına dikkat çeken Dalmış, gülmenin hem ağrı duyumunu hem de yalnızlık duygusunu azalttığını, bunun yanı sıra bireyin sosyal bağlarını da güçlendirdiğine dikkat çekti. Özellikle Avrupa’nın bazı ülkelerinde ve Güney Amerika’da sıkça kullanılan bir yöntem olan mizah terapisinin faydalarına değinen Dalmış, Türkiye’de bu terapinin daha çok pediatri servislerinde, özellikle de uzun süre kanser tedavisi gören çocuk servislerinde kullanıldığının bilgisini verdi. Ana tedavi ve terapiye ek olarak mizah terapisinin de kullanılabileceği değerlendirmesinde bulunan Dalmış, komik videolar, komik anıların paylaşılması, güldürü oyunlarının oynanması gibi etkinliklerin olduğu mizah terapisinin tedavilere eklenebileceğini aktardı.