Kelime anlamı “arınma” olan detoks, hayatımızın birçok alanında karşımıza çıkmaktadır. Sosyal medya detoksu, geçici bir süreliğine sosyal medyayı hayatınızdan çıkarmak ve toksik etkilerinden arınmak demektir.

Sabah kalktığınızda ilk iş olarak sosyal medyaya bakıyorsanız, sosyal medyada saatleriniz geçiyorsa ve sonrasında enerjinizi tükenmiş ve mutsuz hissediyorsanız, sosyal medyaya girmeyince hayatı kaçırmış gibi hissediyorsanız, uykuya dalarken bile bir gözünüzle sosyal medyayı inceliyorsanız detoks zamanınız gelmiş demektir. 

Ülkemizde ortalama 13 dakikada bir sosyal medyaya bakıldığını biliyor muydunuz? Bu kadar sık ekrana bakmak; aynı zamanda başka bir şeye konsantre olamama, gerçek hayattaki kişilerle iletişimde aksamalar ve anı yaşayamama gibi anlamlara da gelmektedir. Kişi sürekli kaç beğeni aldığını kontrol ederken bir yandan ailesiyle birlikte bulunduğu ortamın keyfini çıkaramamakta, diğerlerinin nerelerde gezdiğini takip ederken işlerini aksatmakta, belki de hiç işine yaramayacak bilgileri içeren paylaşımlar ve anlamsız tiktoklarda zaman kaybetmekte ve yaşamı kucaklayamamaktadır.

Aslında uzağı yakın eden, bizi dünyanın diğer ucuyla buluşturan ve bilgilere çok kolay ulaşmamızı sağlayan teknoloji çağı bizlere türlü imkanlar sunmaktadır; kontrollü kullanıldığında değerli bilgilere ve sosyal paylaşımlara da ulaşabilmek mümkünken zaman zaman sosyal medya, depresyon kaynağı bile olabilmektedir. Kişinin sosyal medyada kendisini sürekli diğerleriyle kıyaslaması, yetersizlik ve değersizlik duygularına yol açmakta, diğerlerinin hayatıyla kıyasladığında onun hayatının ne kadar yavan olduğu algısını oluşturmaktadır. Madalyonun diğer yüzü için de benzer şeyleri söyleyebiliriz; yavan, başarısız, olumsuzluklarla dolu bir hayat sosyal medyada fotoşoplarla ya da farklı manipülasyonlarla pırıltılı bir hayat olarak sunulabilmektedir. Zamanla sosyal medya kişiyi yalnızlaştıran, toplumdan uzaklaştıran bir araç haline gelmektedir. Sosyal medya, sosyalleşme kavramını genişletmeyi, diğerlerinden haberdar olma ve diğerlerini haberdar etme amacıyla geliştirilmiş olmakla birlikte sonradan amacının dışına çıkmış, insanların kendisini hep iyi ve üstün gösterdiği bir sergi platformuna dönüşmüştür. İnsanlar, sosyal medyadaki pırıltılı ve mutlu yaşantılara bakıp kendi hayatıyla kıyaslamaya ve mutsuz olmaya başlamıştır. Bunun sonucu olarak da “facebook depresyonu” adıyla bir e-hastalık türü olarak literatürde yerini almıştır.

Çoğumuz zaman zaman restoranlarda aynı masada oturduğu halde sohbet etmeyip cep telefonlarına gömülen kişiler görmüşüzdür. Artık bayram tebrikleri bile tek bir tuşla telefon rehberimizdeki yüzlerce kişiye samimiyetten uzak, standart  ve klişe bir temenni olarak gönderilmektedir. Duygu paylaşımının, gerçek kahkahaların ya da gözyaşlarının olduğu sohbetlerin yerini, yanına gülümseyen ya da üzgün surat koymadığımız sürece yazdığımız mesajın yanlış anlaşılabildiği bir iletişim şekli almış durumda. Sosyalleşmek isterken yalnızlaşan bir topluma dönüşüverdik.

Bu nedenle en az 1 hafta süreyle (gerekirse 1 ay) sosyal medya takibini bırakmak zihni dinlendireceği gibi, kişinin sadece kendisine ve akıp giden ana odaklanmasını sağlayıp gerçekliğe geri dönmesine yardımcı olacaktır. Bu sayede kişi, işinde daha verimli olabilir, ailesiyle daha doyumlu zaman geçirebilir, yeni hobiler edinip yaratıcılığını geliştirebilir, diğer hayatlara bakıp kendini kıyaslayacağına kendisinin daha iyi bir versiyonuna ulaşabilir.

Psikiyatrist Dr. Arzu Dalmış